8 Madde İle Büyük Medeniyetlerin İzlerini Günümüze Taşıyan Bergama Antik Kenti
Bergama, doğal güzelliğinin yanı sıra pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmasıyla da tarihte yerini almıştır. Her yıl binlerce ziyaretçiye kapılarını açan ve döneminin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak büyük önem taşıyan bu Antik Kent’in ilgi çekici taraflarını ve mutlaka görülmesi gereken yerlerini sizler için 8 maddede listeledik.
Antik dönemdeki ismi Pergamon olan Bergama, İzmir Bakırçay Havzası’nda yer alır ve uygarlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Çok katmanlı kent olan Pergamon, 9 bileşenden oluşmuştur. Tarih boyunca Helen, İyon, Roma ve Bizans uygarlıklarına ev sahipliği yapmış olan kentte ayrıca Osmanlı dönemine ait han, hamam, camii gibi önemli mimari eserler de bulunmaktadır. Kent 1870’li yıllarda Alman mühendis Carl Humann tarafından rastlantı eseri keşfedilmiştir.
Tarihte ilklerin şehri olarak adından söz ettiren Bergama; müzik, spor, tiyatro, güneş ve çamur ile yapılan ilk doğal tedavi, ilk parşömen, 200.000 ciltlik ilk Asya kütüphanesi, öncü eczacılık uygulamaları ve ilk psikoterapi gibi alanlarda Pergamon Krallığı’nı ilklerin şehri yapmıştır.
Dönemin yerlilerinin, tapınağı kırmızı tuğladan yapması sebebiyle halk arasında “Kızılavlu” olarak adlandırılmıştır. İnşa edildiği dönemde “Serapis Tapınağı’’ olarak da bilinen yapı, gelecekten haber almak isteyen Romalılar’a hizmet etmiştir. Kızılavlu ana binasının iki ucuna Mısır uygarlığı estetiğinde heykel sütunlar konmuş, erken Bizans devrinde ise kutsal olan mekânın içinde çalışmalar yapılarak kiliseye çevrilmiştir.
Sağlık ve hekimlik tanrısı olarak bilinen ve Apollo’nun oğullarından biri olan Asklepion, MÖ 4. yüzyılda kurulmuştur. Bir sağlık merkezi olarak kullanılan Antik Kent, çağın en önemli kültür miraslarından da biridir. Spor, tiyatro, şifalı su, çamur kürü ve psikoterapi gibi tedavi yöntemlerinin kullanıldığı yer, MÖ 4. yüzyılda Yunan mitolojisinde hekimlik sanatının ustası olan tanrı Asklepios adına hayata geçirilmiştir.
Yukarı kent anlamına gelen Akropolis, üç farklı yerleşim merkezinden meydana gelmektedir. Kentte kral ve ailesi, din adamları, buranın aydınları ve komutanları yaşamış, orta kentte kutsal alan ve Gymnasium yer almış, aşağı kentte ise halk varlığını sürdürmüştür. Binaların alt tarafında Athena tapınağı ve kütüphanenin yanında Trayon tapınağı ve büyük tiyatro da burada bulunmaktadır.
Zeus Sunağı, Galatlar’a karşı zafer kazandırdığı için MÖ 180-160 yılları arasında II Eumenes döneminde, Zeus’a ithafen yapılmıştır. Yaklaşık 120 metre uzunluğunda ve 2.30 metre yüksekliğindeki sunak, Zeus hakkında oldukça önemli bir tarihi eserdir. Helenistik dönem anıt mimarisinin en güzel örneği olan yapıt, günümüzde Bergama’da olsa da artık bu sunağın sadece temelleri burada kalmış durumda. Zeus Sunağı’nın diğer kısımları ise Berlin Müzesi’nde bulunmaktadır.
İlçe merkezinde bulunan Bergama Müzesi, 1900-1913 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılardaki kalıntıların bir depoya ihtiyaç duyulmasıyla ortaya çıkmıştır. Müzede, toplamda yaklaşık 8700 arkeolojik eser, 1920 adet etnografik eser ve 7300 civarında da sikke bulunmaktadır. En çok ilgi çeken eserler; MS 2. yüzyıla ait Nymphe Heykeli, Roma Dönemi’nden Sokrates Büstü ve MS 3. yüzyıldan Medusa Mozaiği’dir.
Helenistik dönemin en etkileyici mimari eserlerinin başında gelen Antik Tiyatro, oldukça dik bir yamaç üzerine kurulmuştur. II Eumenes döneminde inşa edilen Antik Tiyatro, ahşap bir sahneye sahiptir ve isteğe bağlı sökülüp takılabilecek biçimde tasarlanmıştır. Toplam 80 oturma sırasının bulunduğu tiyatro ince, uzun ve dik bir yapıdır. Yaklaşık 10.000 kişi kapasitesi olan, 33 derecelik bir açıya sahip olan tiyatro, dünyanın en dik tiyatrosu unvanına da sahiptir.
5,559 okunma